Merhaba,
Ve 50. sayımız karşınızda.
Bu sayıda Caner Almaz’ın sorularını Gündüz Vassaf cevaplıyor.
Bir yeni bölümümüz var ve yeni bir Burcu’muz. Burcu Tunakan Çizgi Roman Evreni başlığıyla aramızda, yazma sıklığını iş temposu belirleyecek. Bu hafta kitabı, Guy Delisle’nin Çin’de Bir Gezi Hikâyesi: Shenzen. Hoşgeldin Burcu!
Hasan Hayyam Meriç’in Lıkırdılar’ı 5. bölümüyle yayında Kahramanın Katili Olarak Hikaye!
Bonus Okumalık’ta ise İsmail Demir’in bir şiiri var İnatlar Alfabesi. İlk defa şiir yayınlıyoruz. İsmail Demir bizim yakın arkadaşımız, şairliği bilinirmiş ama biz daha yeni öğrendik. Çünkü eşşeğiz! Arada bir şiirleriyle burada olacak.
Bu hafta Dumanı Üstünde yok, canımız istemedi.
1 KONUK 5 SORU
Yazdıklarıyla aklımızda bolca soru işareti bırakan Gündüz Vassaf’ın ilk romanı Ressamın İsyanı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Gündüz Bey’i Okur Bülteni’ne davet ettik, amma velakin öyle bir roman yazmış ki bir nefeste okumak ne mümkün. Caner Almaz iğneyle kuyu kazarak sorular hazırladı, Gündüz Bey cevapladı. Buyrun sohbete.
Kalabalık bir edebiyat ve felsefe sofrası kuruyoruz, yaşayan ya da aramızdan ayrılan yazarlardan, düşünürlerden beşini çağırmak da sizin hakkınız. Bu çok sesli ya da sessiz masaya kimleri çağırırdınız, neden?
Oruç Aruoba, Nietzsche, Seneca, Spinoza, Bruno ve Hallac’ı yakın hissettiğimden çağırır sessizliği ilk kim bozacak, kimse bozacak mı merakımdan uzaktan bakardım. Aklımda annemin iki arkadaşının buluşup duvar dibine çökmeleri, hiç konuşmadan ayrıldıklarında ‘’Ne güzel vakit geçirdik,’’ demeleri.
“Kendimiz gibi olabileceğiz diye düşlerimizi günümüzün megatotaliterizmine taksitleyen bizler, özgür olduğumuz zannıyla kalıptan kalıba giriyoruz,” dediğiniz noktaya bugünden baksanız, yirmi yıl öncesindeki halinize bugünden neler söylemek isterdiniz?
‘’Endişelenmekte haklısın,‘’ derdim. Lakin şöyle devam ederdim, “Bak kapitalistler bile artık bindikleri dalı kestiklerinin farkında, gençlerse eskisi gibi düzenin oyununda topa girmiyor, altında kalacağımız enkazı, başta iklim krizi, artık hepimiz görüyoruz. Birlikte kaldırıp kaldıramayacağımızı zaman gösterecek; bu arada yapay genel zekaya teslim olmaz ya da nükleer bir savaşta mahvolmazsak yolumuz açık. Yeter ki türümüzün evrimindeki bu belirleyici kritik dönemi atlatalım.”
“Büyümek, bizden küçük gördüklerimize büyük olduğumuzu mu hissettirmek?” cümlenizden yola çıkarsak ülkemizde “Hükmetmek, bizden küçük gördüklerimize hükmettiğimizi mi hissettirmek?” sonucuna varır mıyız?
Hükmetmelerinin komplekslerinde küçülürken, küçük gördüklerinin paranoyasında ezildikleri sonucuna varırdım.
Neden cennet ve cehennem üzerine bu kadar düşündüğünüzü ve yazdığınızı kendinize sorsanız, bu soruya gerçek ve metaforik cevaplarınız neler olurdu?
Bizi yoldan bu kadar çıkaran başka iki kelime var mı? Bu lafları duyunca hepimiz yolumuzu şaşırıp ışığa giden birer güveye dönüyoruz. Cebinizde herkese dağıtacak kadar dolar yoksa, türümüzün cennet-cehennem oyununa gelen gelene. Yoksa ‘’Cehenneme Övgü’’ ve ‘’Cennetin Dibi’’ kitaplarım bu kadar çok satar mıydı?
Kharon’un yanında bir klinik psikolog olduğunuzu düşünseniz, kayığa binen kimlere neler sormak isterdiniz?
Yola devam mı, kayığı batıralım mı?
En son ne izlediniz, ne dinlediniz, ne okudunuz?
Şu anda bunları yazarken Şirin Pancaroğlu Arp’ta Çengname’yi çalıyordu, dün akşam Japonya’da yeni cinsel kimliklerle geleneklerin belirsiz bileşimini gösteren bir belgesel film seyrettim, az sonra Foça’nın kısa tarihine göz gezdireceğim.
DUVARDAKİ BARDAK
Nazlı Berivan Ak’ın Kitapçı belgeselinin ilk gösterimi 17 Haziran Cumartesi günü Bant Mag / Bina’da yapıldı. Bu devirde bu kadar kalabalık bir lansman görmek gerçekten şaşırtıcı ama aslında bir Nazlı Berivan Ak başarısı. (Üstelik ücretsiz içki de yoktu ona rağmen düşünün.) Nazlı, Kitapçı’yla bir süre gezeceğe benziyor. Gösterim tarihleri için twitter’dan kendisini takip etmeye başlasanız iyi olur.
Bant Mag ekibinin Nazlı’yla yaptığı röportajın linkini de şöyle bırakıyoruz.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi: Dijital Kütüphane açıldı.
Alsancak'ta Art Venue İzmir "AVİ" açıldı. Farklı sanat disiplinlerinin bir araya geleceği mekânda bir de sahaf var: Hermes Sahaf! Sanat/prestij kitapları, sahafiye, plak ağırlıklı bir listeyle AVİ'de.
Rober Koptaş, Aras Yayınları’ndaki görevinden ayrılacağını duyurdu. Kendisi için bolca iyilik ve güzellik diliyoruz.
Eyüp Tosun, Melih Cevdet Anday’ın Oktay Rıfat’la oyununu ararken, Melih Cevdet Anday’ın müstearla yazdığı daha önce hiç yayınlanmamış romanlarını bulmuş ve bunlar pek yakında yayınlanacakmış.
ÇİZGİ ROMAN EVRENİ
Bir Evliya Çelebi, Bir de Guy Delisle!
Çizgi roman evreni öyle geniş, uçsuz bucaksız ki… Orta dünya ile gerçek dünya arasında gidip gelirken, kendinize yaşayacak yepyeni bir dünya yaratmanıza da vesile olan bir evren. Bu evrene giriş yaparken, hangi türü sevdiğinizi keşfetmeniz bir hayli zaman alıyor. Çevrenizdekilerin heyecanla size önerdiği fantastik bir çizgi roman, çok başarılı bir eser olsa bile, sizin bu evreni sevmemenize sebep olabiliyor. En popüler çizgi romanlarda ağırlıklı olarak süper kahramanlarla karşılaşsak da, çizgi kahramanlar onlardan ibaret değil. Mesela ben, ülke ve şehir hikâyelerini tercih eden bir okurum. Gezmeyi bir hobiden ziyade yaşam amacı olarak benimseyen biri olarak, gezi hikâyelerinin çizgi romanlarla buluşmasına hayranım! Bu türü bence en iyi başaran çizer ise Guy Delisle, tabiri caizse çizgi roman dünyasının Evliya Çelebisi de diyebiliriz.
Karakarga Yayınları’ndan çıkan, Türkçe’ye çevrilmiş dört adet çizgi romanı var: Çin’den Bir Gezi Hikâyesi: Shenzhen, Pyongyang Kuzey Kore’ye Bir Yolculuk, Burma Günlükleri ve Kudüs Günlükleri. İsimlerinden de anlaşıldığı üzre, her kitap bir gezi yazısı niteliğinde. Delisle bu şehirleri bir turistin gözünden değil, birkaç ay deneyimlemiş ve hatta çalışmış biri olarak kaleme alıyor.
Guy Delisle, Fransız bir çizer olarak geçici sürelerde başka başka ülkeleri gezme fırsatı yakalıyor. Kitaplara konu olan şehirler, genel olarak yerlilerin yaşadığı, yabancının az olduğu şehirler ve pek çok ülkeye göre daha az tanınan ülkeler. Gündelik yaşam hakkında internette bile oldukça az bilgiye erişebildiğimiz bu ülkeleri çizgileriyle buluşturarak, özellikle çizgi roman okuyucusu olmayanların da kalbini fethediyor. Başına gelen ilginç olayları, bu ülkelerin kültürel özelliklerini ve bulunduğu şehirlerin günlük hayatını mizahi bir dille aktarıyor. Seyahat ve mizahı bir araya getirmek dendiğinde de, akla gelen ilk yazar Evliya Çelebi olduğu için Delisle yeni nesil bir Evliya Çelebi olarak anılıyor.
Benim favori Delisle kitabım, Çin’de Bir Gezi Hikâyesi: Shenzen. En merak ettiğim kültürler arasında yer alan Çin’i, o kalabalıklığını ve halkın keskin çizgilerini kendi çizgileriyle buluşturmayı çok iyi başarmış. Doğu ile Batı arasındaki farklılıkları öyle bir kurguda çizmiş ki, bu sayede birden fazla çizgi roman ödülüne de aday gösterilmiş.
Velhasıl, eğer farklı kültürlere dair eğlenceli yazıları okumayı seviyorsanız, Delisle kitaplarından biri ile çizgi roman evrenine giriş yapabilirsiniz.
Yazının son noktasını sonra bir şeyler karalamama vesile olan Okur Bülteni’ne ve Adoş’a bin teşekkür ile koymak isterim. Umarım seversiniz, keyifli okumalar.
KONU KOMŞU
Sinan Dirlik’in deprem sonrası hazırladığı röportaj serisi Birbirimizden Başka Kimsemiz Yoktu’ya göz attınız mı? Unutmayacağız dediğimiz her şeyi unuttuğumuz gibi, geride kalanlar anlatıyor.
Ayşegül Oğuz söyleşti, Aylin Kuryel ve Fırat Yücel’le Ulysses Çevirmek, Kürtçe konuşan Joyce: Bir Öç Hikayesi…
Gamze Rastgeldi’nin hikayesi, Babil’in son sürgünleri: Almanya’dan bir hayat, sanat ve göçmenlik hikayesi…
Yenal Bilgici yazdı, ‘Tsundoku Sensei’nin kitaplarla imtihanı: Kaç kitap çok kitaptır?
Ursula’yı Beklerken podcast serisinin bu hafta ki konuğu Ayşe Erbulak.
Oğulcan Özgenç söyleşti, Benjamin Fogel: ‘Yapay zekanın nasıl çalıştığını bir avuç insan anlamamalı’…
Serkan Zihli yazdı, Yapay zeka insanı hurdaya mı çıkarıyor?
Emek Erez yazdı, Ölüm, merasim, yas: İyimser Babanın Kızı…
Sırma Köksal yazdı, Bir insan nasıl faşist olur?
Cüneyt Bender yazdı, Dedektif hikâyeleri nasıl icat edildi?
BONUS OKUMALIK
İnatlar Alfabesi
etinden sök dişlerimi
çürük bırak
mor sarılı canavarları uykusuna
koşulsuz ısınsın için
dinleneyim bağrın var
tam o an hiç uyanmasam
kelime kelime yüzsen derimi
sabahlar olmasa, akşamlar batmasa
geceler koksa derinden
saçların uzasa kalbin sıkışsa
öpsem yaşın büyüse kök salsan
eskimiş hatıralar gibi ayaklansan
yinelesen yolları mühür vursan kendine
görünmez ayna görünen inat
cevabını bulsan değişmeyecek sual
kimin gözleri daha kaçık?
yamaçta başlasak başka bir akşama
gün batsa yorgunluğun üstüne
kapsa güneş boş yerlerini parkın
kollarım tutuşsa elimi yalayan atlar çatlasa
kırılsa son kırdığım kalp tekrardan
başım belaya girse karakola kaçsam
darılsam dümene gemiye kızsam
aldığım çizgili defteri kitaplığında unutsam
uzasa hayat uzası derman kırık ayna
uzunca sevgi uçucu kalp militan sözlüğü
damardan girdikçe öz sıvıya gerçeksin
dolandı başım
karıncalar koştu parmaklarıma
nane yedim öz anlattım sinek kaçtı düz
açtı çiçeklere aranan kusur sebepsiz
kendime eski bir bahar aldım