Hasan Hayyam Meriç - Lıkırdılar 6 - Geleceğin Acımasız Karanlığı
Fikirlerimizden ziyade duygularımızın iradesini kaybedeceğimiz bir insanlık. Belki de düşünce özgürlüğü yerine duygu özgürlüğümüzü tartışmaya başlamamızın zamanıdır artık.
Lıkırdılar 6
Hayaller, Hikayeler ve Gerçekler
VI. Kısım – Geleceğin Acımasız Karanlığı
15,722. Gün
“Uzak geleceğin acımasız karanlığında, var olan tek şey savaştır.”
Alıntı Warhammer 40K evreninden. Bir parça serbest çeviri. Şimdi bu nedir diye soracak olursanız ve de ben cevap vermeye çalışıp Warhammer evrenini anlatmaya kalkarsam on haftalık yazıyı da buna ayırmam gerekir. O sebeple hiç detaya girmeden kısaca bir fikir vermeye çalışayım.
Warhammer 40K, 1982 yılında Games Workshop adında bir İngiliz şirketi tarafından piyasaya sürülen masaüstü (desktop değil, bildiğimiz masanın üstü) FRP oyunu. Dungeons and Dragons gibi orta çağ fantezisi olarak başlıyor. Yıllar içinde de bilimkurguya eviriliyor. Alternatif bir gerçeklikte geçmiyor mevzusu. Yaşadığımız zaman çizgisi için bir gelecek tasavvur ediyor. Bu gelecek de 40. milenyum ya da 40,000 yılına uzanıyor. Bu geleceğin hikayesinde insanlık galaksinin ücra köşelerine kadar uzanmış durumda. Farklı terra dışı türler ve medeniyetlerle de temas kurmuş. Benzeri kurgu evrenlerden farkı ise bu tasavvurun karanlığında. Şöyle ifade etmeye çalışayım; Orwell’in 1984’ü, Warhammer evreninin yanında ütopik bir Karayip fantezisi gibi gözükür. Bu gelecekte herkes kötü adam. Var olan türlerin hepsi en nazik ifadelerle zenofobik, faşist ve yobaz. Gezegenlerin imha edilmesi, milyonların köleleştirilmesi, yıldız sistemleri ölçeğindeki soykırımlar bu evrende üçüncü sayfa haberi değeri dahi taşımıyor ve bu tahayyülün en kötü adamı ise insanlık.
Bu anlatının bu kadar detaylı olma sebebi ise bu evren inşasının örneğine az rastlanır bir şekilde organik olması. Warhammer anlatısı geçen 40 yıl içinde sadece bir masa üstü oyunu olarak kalmadı. Yapılan sayısız video oyunu ve farklı yazarlar tarafından yazılan 400’e yakın roman/kitapla genişledi. Bu tarzdaki evren inşası modelinden dolayı da Warhammer’da anlatılan geleceğin, bir iki insanın gün boyu gördüğü kabuslar değil de bu oyunla etkileşime girmiş ve son 40 yılda büyümüş, yaşamış, yaşlanmış milyonların tahayyülü olduğunu iddia edebiliriz.
Peki neden böyle bir giriş? Birazcık daha sabır. Önce video oyunları hakkında birkaç lıkırdı. Ben bir gamer değilim. Hatta edebiyat akademisi, yazmaktan ne kadar anlarsa, ben de oyun oynamaktan o kadar anlarım. Oynadığım son oyunların River Raid ve Metal Slug olduğunu söylersem bu konudaki yeteneksizliğim daha iyi anlaşılır. Fakat aynı akademinin yazıya olan ilgisi gibi özellikle video oyunlarında yaratılan evrenlerin, ecnebiler tarafından lore diye tanımlanan anlatılarına, karşı koyamadığım bir oburlukla yaklaşırım. Lore, Türkçe ilim ve irfan anlamına geliyor fakat kurgu evrenler için kullanılan lore kelimesinin anlatmak istediğini tam karşılamıyor.
Video oyunlarının, insanlığın icat ettiği son hikâye anlatım türü/tekniği olduğunu iddia edebilirim. Yaklaşık 40 yaşında dahi olmamasından dolayı da ergenliğe henüz yeni girmiş bir tür. Belki de bu sebeple bilgeliği kendinden sual olunmaz otoriteler tarafından aşağılanır, en hafif tabiriyle de ciddiye alınmaz. Halbuki sinemanın hiçbir zaman erişemediği bir seviyede roman/hikâye/anlatı-okur etkileşimini pratiğe dökmesi, üretilen/yaratılan oyunların genelde seriye dönüşmesi, bu dönüşümü oyuncuların deneyimlerinden, fikirlerinden yararlanan organik bir evren inşa modeliyle yapması ve de Johan Huizinga’nın tabiriyle insan türünün aslında Homo Ludens olması gibi gerekçelerle yakın geleceğin asli hikâye anlatım türü olacağını kestirmek zor değil. Bütün bu sebeplerle video oyunlarında işlenen kurgu evren lorelarının geleceğimizle ilgili anlatılarının siyasi, felsefi ya da ilmi mülahazaların sıralandığı ağır molla kitaplardan çok daha nitelikli ve sezgisel öngörülere sahip olduğunu düşünüyorum.
İşte tam da bu sebeple, Warhammer geleceğinin o acımasız karanlığının, uzakta değil, tam da burada, bu yaşadığımız zamanda çökmeye başladığını söylüyorum.
5 Haziran 2023. Biz, kendi küçük mahallemizin ‘büyük’ kavgalarının akşamdan kalmalığıyla cebelleşirken bir şey oldu. Hepimizi daha da özgürleştirecek iddiasındaki internet devriminin nereye vardığını anlayamamışken, akıllı telefonların icadıyla binlerce yıllık beşerî evrime dayalı iletişim ve çevremizle bağ kurma şekillerimizi değiştirirken kopan sosyal medya inkılabının bize insan olmak ne demekti diye sorgulatmaya başladığı sırada olan bir şey.
Apple, yeni ürünü Vision Pro’yu tanıttı. Hayatında korkuya çok yer veren biri değilimdir. Öyle övünmek için söylemiyorum, zaten cesaretten ziyade sürdürülebilir bir gamsızlık hali kastettiğim. Bu sebeple de korktuğum anlar nadirdir. Fakat, 7 ya da 8 yaşındayken bir şekilde izlediğim Cadı Tahtası filmini saymazsam, hayatta bu Vision Pro kadar beni yerimden zıplatan bir şeyle karşılaşmadığımı söyleyebilirim.
Peki nedir bu Vision Pro? Apple’ın resmi ürün tanımı şu; mixed reality headset, karma gerçeklik başlığı ya da gözlüğü. Aslında bu son derece steril, hesaplı ve kurumsal kelime grubu dahi çok şey anlatıyor ama devam edelim. Apple bu ürününün çalışmalarına 2015 yılında başlamış. Ürünü geliştirirken 5,000 adet üzerinde patent almış. Günümüze kadar da en muhafazakâr tahmin ile 20 milyar dolarlık bir yatırım bütçesi harcamış. Vision Pro’nun 2024 yılının ilk çeyreğinde, 3,500 dolarlık bir çıkış fiyatı ile 1,000,000 adet olarak piyasaya sürüleceği söyleniyor.
Apple’ın bu ürün için kullandığı bir diğer tabir ise spatial computer – uzaysal/mekânsal bilgisayar. Kabaca mekân algınızı değiştiren ve ister kabir kadar bir odada ister Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda yaşayın uzayınızı bu karma gerçekliğin bir parçası yapan teknoloji. Bir parçası yapma hali, Apple’ın söylediği. Benim anladığım, bir parçası yaparak o gerçekliği yok etme. Peki bunu nasıl mı yapıyor? Zaten Facebook’un, Sony’nin, Microsoft’un kendi denemelerinde verimli bir şekilde aşamadığı teknolojik bir sınırın ötesine başarıyla geçerek. Göz hareketlerinizi tespit etme, izleme, sınıflama ve analiz etme kabiliyeti ile… Tüm bunların ne anlama geldiği, ferdi ve beşerî etkilerinin ne olacağı, kendimizin farkında dahi olmadığımız göz hareketlerimizin kaydının tutulmasının iktisadi sonuçları hakkında uzun uzun yazılabilir ama çok da gerek yok sanki. Neresinden bakarsak bakalım, değişmeyen hakikat, artık gözümüzün dahi gözleneceği bir dünyada yaşayacağımız gerçeğidir. İster ekonomiyi, şirketler üzerinde konumlanan siyasi kurumlarla yöneten doğu otokrasilerinde yaşayalım, istersek de siyasi kurumlar üzerinde konumlanan dev şirketlerle yöneten batı otokrasilerinde, gözümüzün gözleneceği teknolojilerin varacağı tek bir yer vardır. Fikirlerimizden ziyade duygularımızın iradesini kaybedeceğimiz bir insanlık. Belki de düşünce özgürlüğü yerine duygu özgürlüğümüzü tartışmaya başlamamızın zamanıdır artık.
Hayaller, hikayeler ve gerçekler… Hikayeleri sınıflandırarak, kahramanın ancak tek bir şekilde ve tarzda yolculuk yapabileceğini vaaz ederek, hayallerimiz kontrol edildi ve ediliyor. Hayallerimiz, bu kontrol ile şekillendirildikçe gerçekliğimiz elimizden alınıyor. Warhammer evreninin o acı vecizesinde olduğu gibi var olan tek şey savaş. İnsan olmanın ne anlama geldiğini belirlemek için yapılan bir savaş. İşte tam da bu yüzden şu soruya bir cevap verebilmek her zamankinden daha önemli.
Nasıl bir edebiyat?
Haftaya…
Vision Pro tanıtım videosu:
Hasan Hayyam Meriç